Avrupa ile Asya arasında yer alan Avrasya’da, Türkiye hududunun hemen önünde bir yangın var. Felaket önce Samileri vurdu, ardından İran, Balkanlar ve Ukrayna geldi. Türkiye’nin konumu nedir ve ne yapmalı? Öncelikle bölgedeki bazı sorunları sıralayalım.
Avrasya’daki bazı büyük çatışmalar
- 1948– Arap-İsrail çatışması
- 1962–1970 Kuzey Yemen İç Savaşı
- 1978– Kürt-Türk çatışması
- 1979 İran Devrimi
- 1980–1988 İran–Irak Savaşı
- 1988- Ermeni-Azeri çatışması
- 1990–1991 Körfez Savaşı
- 1991 1991 Irak ayaklanmaları
- 1992-1995 Yugoslavya’nın dağılması
- 2003–2011 Irak Savaşı
- 2011– Suriye İç Savaşı
- 2014- Rus-Ukrayna Savaşı
- 2015– Yemen İç Savaşı
Kapı eşiğindeki yangın
Kapınızın hemen önünde bir yangın çıkarken rahat uyuyamazsınız. Türkiye örneğinde, ateş sınırları yakıyor ve Türk siyasetçilerin uyuduğu yere yaklaşıyor. Yukarıdaki liste Avrasya halkları arasındaki şiddetin yalnızca bir kısmını içermektedir. Yine de daha kötüsü var. Ekonomik ve doğal afetler bölgeyi vurdu. Batı ile Doğu arasındaki topraklar artık her gün çöküyor.
Yüz milyon Mısırlı su sıkıntısı çekerken, Etiyopyalılar yoksulluktan kurtulma mücadelesi veriyor. Arap devletleri, gelecekte bir felakete yol açacak fosil sefahatlerini örtbas etmek için çevreciliği teşvik ediyor gibi görünüyorlar. İran, Suriye, Irak ve diğer Orta Doğu ülkeleri iklim değişikliğinden muzdarip, Çölleşme Arabistan üzerinden Türkiye’ye yayılıyor. Ukrayna ve Rusya’nın büyük bir savaşı var ve yakında bitecek gibi görünmüyor. Bölgeye enerji ve gıda sağlamaları nedeniyle Avrasya’nın yıkımına yol açmaktadır. Kuzey Afrika’daki durum çevresel olduğu kadar politiktir de. Yunanistan çöktü ve borçları affedilerek kurtarıldı. Balkan ülkeleri savaştan sonra hala etnik ve siyasi gerginlik yaşıyor.Sorunlar çok ve bunlar yetmezmiş gibi Türkiye’de ekonomik ve sismik bir felaket yaşanıyor. Üstelik pandemi sadece bölgelerin yok olmasına katkıda bulundu.
Avrasya sorunlarından Türkiye’nin çıkış yolu
Rusya’dan sonra bölgenin en büyük ekonomisi olan Türkiye, söz konusu ülkelerin sorumluluğunu üstlenmeli. Bölgenin tarihsel yükü bölgenin büyük bir bölümüne hakim olmuş olan Türkiye’ye aittir. Etnik temelde değil, coğrafi olarak. Bu çok büyük bir sorumluluk gibi görünebilir ama eski Türkiye, Osmanlı Devleti ancak bu sorumluluğu üstlenmekle çıkış yolu görebilirdi. Sonuç olarak güç, sorumlulukla gelir ve sonucunda da özgürlükle.
Ne yazık ki Türkiye işin başında uyuyarak en kötüsünü yapıyor. İş bölgeye askeri hakimiyet değil. Ekonomik ilişkiler yoluyla gönüllü hale geldi. Almanya’nın Avrupa ekonomisine hakim olması gibi, Türkiye’nin de bölgeye hakim olması ve diğer ülkeleri onunla bir birliğin parçası olmaya teşvik etmesi gerekirdi. Politik bir aktörün başkaları için fırsatlar sunması ve daha büyük bir yapının parçası haline gelmesi zahmetsiz bir çabadır.
Ateşin yanında uyumak en kötü stratejidir, çünkü acı yüzünden uyanırsın. Türk siyasetçileri, yani hükümet ve demokrat halk hep birlikte kapıda çıkan yangın için önlem almaya başlamalıdır. Trajik olayların sorumluluğunu hissetmek ilk adım olmalıdır. Bölgenin en büyük, sorumlu oyuncusu olarak harekete geçmemenin sorumluluğu. Bunu içtenlikle hissedersek, eylem doğal olarak takip edecektir.
İlk yapılması gereken farkına varmaktır. Bunu biz bu site ve diğer sivil çabalar ile yapmaya çalışıyoruz. Sonra doğru bir akıl yürütme zinciri kurmak gerekir. Bu teorik aşamaların gerçekleşmesinden sonra pratikte harekete geçebiliriz. Burada teorik hazırlık yapmakla yükümlüyüz ve turk.cafe bunun bir temsilidir.
https://turk.cafe/eurasian-problems-and-turkey-caught-in-the-crossfire/?preview_id=520&preview_nonce=4a3a966553&preview=true&_thumbnail_id=702 adresinden makine yardımı ile çevrilmiştir.