Giriş

İnsanlığı yaşatan kültür ve kültürü insanlara aktaran dil arasında kuvvetli bir bağ mevcuttur. Dilbilim camiasında bu bağ çeşitli bakış açılarıyla tasvir edilmiştir. Kültürün dil üzerinde etkili olduğunu söyleyen birçok yorumcu vardır. Kültürlerin dillere yansıdığı, toplumların yaşam tarzının dilin yapısını ve söz varlığını etkilediği kabul edilen bir görüştür. Ne var ki dillerin kültürleri etkilemesi hakkında çatışmalar mevcuttur.

Yaşantıların dili etkilemesi müspet iken dillerin yaşam tarzlarını etkilemesi kanıtlanamamıştır. Bu durum geç bir dönemde yerleşik hayata geçen Türk kültüründe merak konusudur. Türklerin tarih boyunca toplumsal ve dilsel devrimler yaşaması, kültürde keskin dönüşleri doğal ve yapay olarak sağlaması dil ve kültür etkileşiminde Türk kültürüne dikkat çekmektedir. Önce kavramsal çerçeve sağlanmalı, dilbilimsel sorun izah edilmelidir. Daha sonra Türkçe bir örnek olarak sergilenecektir.

Etnolinguistik (Budundilbilim) dili bir kültürün anlatım aracı olarak ele alır. Dil ve dünya görüşü arasında ilişki kurar.[2] Dilsel antropoloji olarak da bilinir. dilsel görecelik ile yakın anlamda kullanılmışsa da etnolinguistik, dil ile kültür arasındaki ilişkiyi ve konuşmanın kullanımını inceleyen dal olarak tanımlanmaktadır.[3] Buna karşın dilsel görecelik dillerin başka dillere göre ayrı birer düşünce dünyası olduğunu savunan akımdır. XVIII. yüzyılda W. Humboldt ile özdeşleşleşmiş, dilbilim çevrelerinde kısmen takip edilmiş, XX. Yüzyılda Sapir ve Whorf isimleriyle tekrar gündeme gelmiştir. Bilişsel kanıtlardan uzak olması ile eleştiri alan kuram kültür ve dil etkileşiminde radikal bir yol olarak görülmektedir.[4]

Dilsel görecelik bir dili konuşanın dünyasını başka dili konuşanın anlayamayacağı yönünde bir hipoteze sahiptir. Buna göre dil ve kültür arasında çift taraflı bir etkileşim vardır. Farklı diller farklı düşünce sistemleridir. Düşünce dile bağlı olduğundan diller arasındaki temel farklılıklar dünyayı deneyimlememizi ve ifade etmemizi etkileyecektir.[5] Kültür dil aracılığıyla düşünce tarzını etkiler.[6] Bu görüşün ünlü isimlerinden Humboldt dilin bir ürün sayılmasını reddeder. Dili bir etkinlik olarak görür. Ona göre insan dili nitelediği gibi dil de insanı nitelemelidir.[7] Dilsel görecelik tek taraftan gerçekleşen etkiyi mantık ile diğer tarafa da yormaktadır.

Esasa İlişkin İtiraz

Dillerin görüşler üzerinde etkili olduğunu savunanlar buna ilişkin nesnel kanıtlar vermek yerine öyle olmak gerektiğini vurgulamakla yetinmişlerdir. Verilen örnekler üzerinde uzlaşılmış olan kültürlerin dillere etkisine uygun düşmektedir. Örneğin Lucy, Niemeier ve Dirven’in dilsel göreceliğe dair iddiaları çıkarımdan ibarettir.[8] Benzer kültür grubunda yer alan Avrupa dilleri arasındaki karşılaştırmalı çalışmalar yanıltıcı olacakken bunların yapısal değil sözlükbilimsel olması da inandırıcılığı azaltmaktadır. Dil tarafından yapısal bir etkinin henüz dilbilim camiasını ikna edemediği açıktır.

Dilsel görecelik karşısında evrensel dilbilgisi kuramıyla yer alan Chomsky’ye göre insan doğuştan gelen bir evrensel dilbilgisine sahiptir. Dil edinmeyi sağlayacak yapısal şema çocuk doğduğunda mevcuttur. Bu herhangi bir lisandan ziyade insanın dilsel yeteneğidir.[9] Chomsky dilsel görecelik kuramının temsilcileri olan Wharf ve Sapir’e karşı çıkmıştır.[10] Chomsky’ye göre bir Marslı dünyaya baktığında insanların aynı dilin farklı lehçelerini konuştuğunu çıkaracaktır. Ona göre tüm diller aynı dilbilgisini paylaşır, aynı temellere ve sistemsel karmaşıklığa sahiptir. Dillerin araştırılması ise ifadelerin araştırılmasıdır. Anadilinin düşünce tarzımıza etki etmesi iddiası değersizdir ve hepimiz temelde aynı şekilde düşünmekteyiz.[11]  Chomsky dil yeteneğinin genetik bir bileşeni olduğunu söylemektedir. Doğumdan sonra çok farklı sesler arasında dilsel olanın kazanılması diğer gelişim süreçleri gibi doğuştan gelen bir yetenek ile mümkündür. Bu minvalde dillerin dikte edici bir farklılığından söz edilemez.

Orwell’in 1984 adlı romanındaki kurgusal dünyada dilin değiştirilmesi ile düşünceler değiştirilmektedir.[12] Bu romanda devrimle ilgili sözcüklerin yok edilmesi devrim olasılığını ortadan kaldırmışsa da gerçek hayatta devrim sözcüğünün devrim ile oluştuğu göze alınınca sadece kurgusal bir görecelikten bahsedildiği anlaşılabilir. İnsanlar köklü değişiklik yapmak için devrim sözcüğünü beklemeyecektir.

Dil ve Kültür İlişkisi

İnsan demek dil demektir, dil demek toplum demektir. Toplum ve dil birbirini olanaklı kılar. Dil tam anlamıyla toplumsal bir olaydır ve her sözlük bir uygarlığı dile getirir. Bir ulusun yaşayışı ve görüşü dilde kendini belli eder. Her dil belli bir toplumu yansıtır.[13] Kültürden dile yansımalar dilbilim çevrelerince olduğu kadar kamuoyunda da bilinmektedir.

Dil topluma mahsus özgül ses işaretleriyle yürütülen insanlar arası ilişki çeşidiyken iç konuşmalarımızı, yani düşüncelerimizi de sağlar.[14] Dil olayı bütün insanlara şamil olmakla birlikte, toplum mensuplarına mahsus kullanılır.[15] Düşünce dil sayesinde mümkün iken diller dil yapısı içinde yerel farklılıklar olarak göze çarpmaktadır. Hawaii yerlilerinin balık ağı için altmış beş, muz için kırk yedi farklı sözcüğe, Baniwa kabilesinin karıncalar için yirmi dokuz farklı sözcüğe sahip olması yerel farklılıklardır.[16]

Arapların deve hakkında, Eskimoların kar hakkında, İtalyanların makarna hakkında çok sayıda sözcüğe sahip olması onların yaşantılarından kaynaklanmaktadır. Kültür dile yansımaktadır. Dil aracı da düşünmeyi genel olarak etkilemektedir. Nitekim düşüncenin aracı olan dil felsefenin modern problemlerinden biri haline gelmiş ve dil felsefesi bu konuda dilin içinde sınırlı kalındığını vurgulamıştır. Dilin etkisi dil mefhumunun genel yapısı ve insanın dünyasını sınırlama anlamında etkidir. Farklı dillerin farklı etkiler yapması ise Chomsky’nin söylediği gibi, dayanaksız ve önemsizdir.

Dilsel görecelik ve Türkçe

Dil ve kültür etkileşimi Türkçenin incelenmesiyle çift taraflı olarak gözlemlenebilir. Türklerin tarih boyunca hayati ihtiyaçlarına bakıldığında bu dilde atlarla ilgili çok sayıda sözcük olacağını tahmin edebilir. Türk dilinde at donlarıyla ilgili 820 isim tespit edilmiştir.[17] Yalnızca bir hayvanın renkleriyle ilgili bu kadar sözcük olması onun bu kültür için önemini vurgulamaktadır. Ne var ki etnolinguistik açıdan bakıldığında dil ve kültür etkileşiminin yalnızca tek yönlü olduğu görülmektedir.

Türkler yerleşik hayata geçmiş ve at binmeyi de azaltmıştır. Dilsel göreceliğe göre Türkçedeki göçer hayatına ilişkin unsurlar Türklerin dünya görüşüne ve yaşam tarzına etki etmelidir. Buna mukabil ne atlara ne de göçebe hayatına ilişkin dünya görüşü kalmamıştır. Söz varlığının bozkır yaşantısına uygun teşekkül etmesi gibi; sesbilim, biçimbilim, bürünbilim ve söz dizimi açısından da bu hayata uygun nitelikler görülmektedir. Ancak modern hayatımızda bu niteliklere kendimizi uydurma gayemiz yoktur.

Türkçenin antropolojisi Türklerin tarihiyle paralel ilerlemektedir. Atlı bozkır hayatının ünlüleri bol ve eklemeli bir Türkçeyi gerekli kıldığı düşünülebilir. Yapısal olarak düşünüldüğünde kültürün dile etkisi ispatlanabilir. Dilin kültüre etkisi ise Türkçenin yapısıyla ve karşılaştırmalı çalışmalarla geçersiz kılınır. Coğrafi etkiler ile düşen, değişen ve alıntılanan özelliklerin Türklerin düşünme tarzını değiştirmediği bellidir.

Dilin dünya görüşüne etkisi Pasifik kıyılarından Orta Avrupa’ya ve Afrika’ya yayılan Türk kültürüne bakıldığında şüphe uyandırmaktadır. Altay dil ailesindeki Yakutlar Sibirya’da[18], Karaylar Litvanya’da yaşamakta ve düşünce dünyaları benzememektedir. Orta Asya’daki Tuvalar İran’daki Kaşkaylar[19] ile çok farklı düşünce dünyalarına sahiptir. Oğuz lehçeleri dahi kendi içinde benzer düşünce dünyasını sağlama niteliğinde değildir. Böyle olsa Osmanlı bakiyesi Cezayir Türkleri, Mısır’a yerleşen Kıpçak Türkleri ve Deşt-i Kıpçak’taki Türk boyları asimile olmaz veyahut en azından kültürlerini koruyabilirlerdi.

Osmanlı Türkçesi konuyla ilgili ilginç veriler sunmaktadır. Bir kere göçebe kültürün dili olan Türkçe cihan devleti Osmanlı’yı kurabilmiştir. Osmanlıca aydın dilinde yabancı unsurların çokluğu şüphe uyandırabilir, ancak bu sadece kültürden dile bir etkidir. Dil düşünce dünyasını oluştursaydı göçebe Türkler böyle bir teşkilatlanma için dilin yapısını değiştirmek zorunda kalmalıydı. Mamafih, halk dili tarih boyunca Yunus’un konuştuğu sade Türkçedir ve toplum yüzlerce yıl bu göçer temelli Türkçe ile dünyaya nizam vermiştir.

Osmanlılar kavmiyetçi ve zorba olmadılar. Bunu Osmanlı Türkçesinden de gösterdiler. Osmanlılar yeryüzünü yönetme niyetiyle fethettikleri yerlerin sözcüklerini de fethettiler. Sami Banarlı Osmanlıcanın fethedilmiş kelimelerinin Türkçenin büyüklüğüne işaret ettiğini, büyük dillerin hiçbirinin öz dil olmadığını söyler.[20] Gerçekten de imparatorluklar tüm ülkede aynı dili konuştururken farklı etnik unsurların düşünce yapılarının değiştiği söylenemez. Türkçe dediğimiz dilin tarihin herhangi bir döneminde tek göstergesinin olmaması, farklı devletlerde ve farklı ses özellikleriyle kullanılması kültürlerin dillere tek taraflı etkisini kanıtlar.

Son olarak çağdaş Türkçenin de dilsel göreceliği yanlışladığını söyleyebiliriz. Cumhuriyet sonrası Türkçe diller arasında en kapsamlı dil reformuna ev sahipliği yapmıştır.[21] Üretilen ve türetilen sözcüklerin ve değiştirilen sesbilimsel hususların düşünce tarzını etkilemediği aşikardır. Zaten diller insanları bağlayıcı konumda olsaydı iletişim kuramayan insan gelişemezdi, dil bile kendi içinde gelişime kapalı olurdu.

Bugün Türkçe söz varlığına göz attığımızda çok farklı dillerden sözcükler ve Türkçenin içinde değişik yapısal özellikler görülmektedir. Örneğin Soğdcadan ve Aramiceden kalan kelimeler vardır ve bunlar düşünce hayatımızda değişikliğe yol açmamaktadır. Halen var olan Farsça ve Arapça terkipler de Fars ya da Arap gibi düşünmeye zorlamamaktadır. Arapçadan gelen sesler, Farsça dilbilgisi unsurları Osmanlıcadan beri herhangi bir görüş değişikliğine neden olmamıştır.

Türkçeye akraba diller benzer yapıdadır ve konuşanlarına etki bakımından merak konusudur. Moğol, Mançu ve Tunguz dilleri de Altay kökenlidir, ancak Türkçe konuşanlarla herhangi bir düşünce benzeşmesi görülmemektedir. Altay dil ailesi içinde değerlendirilen Japon ve Kore dillerinin[22] de düşünce dünyası Türklerle pek benzeşmemektedir. Bu dil ailesi çok geniş bir coğrafyaya yayılmış ve herhangi bir ortak yaşantıyı imkansız kılmıştır. Aynı durumu Hint- Avrupa dillerinin çeşitliliğinde ve izole dillerde görmek mümkündür.

Dil ve kültür arasında karşılıklı bir etkileşim varken kültürün dile etkisi daha fazladır. Bununla birlikte dilin içindeki lisanların farklı dünyalar oluşturduğu savı dayanaksızdır. Türk kültürü Türkçeyi her zaman değiştirmiş, doğal ve yapay değişiklikler dili bambaşka hallere sokmuştur. Ne var ki Türkler Türk dilinden kaynaklı bir eksiklik yaşamamıştır. Kültür gerekli değişiklikleri her zaman ikame etmiştir. Türkçe konuşanlar ihtiyaçlarını karşılayarak dili değiştirmiştir.

Sonuç

Kültür dil çevresinde varlığını sürdürür. Ne var ki düşünüş ve yaşayışın dil odaklı değişimi tespit edilecek bir sabit değildir. Türk dilinin yapısal olarak Türk halkını değiştirdiği söylenemez. Zira Türkçe konuşanların ihtiyaç halinde gerek sözcükleri gerek de yapısal özellikleri alıntı ve türetme yollarıyla ikame ettiği bilinmektedir. Dilin kültüre ve insan düşüncesine etkisi hakkında tartışmalar dilin sınırlı olması halinde düşünme etkinliğinin sınırlı olmasına dikkat çekmektedir. Kavramların yoksunluğu belli bir disiplindeki ilerlemeyi etkilese de bu yapay bir durumdur. İnsan gerek duyduğu her şeyi isimlendirebilir, ihtiyacı kadar dili çeşitlendirebilir. İlkel dil yoktur, yalnızca kültürün çeşitlenmesiyle sözcüklerin çeşitlenmesi söz konusudur. Kültür dilin kaynağıyken, dil kültürün aracıdır. Dillerin tarih boyunca sözlük ve dilbilgisi açısından geliştiği ve hiçbir dilin sabit kalmadığı göz önüne alınınca etnik farklılığın düşünce tarzına etki etmesinin yalnızca zamansal bir yanılgı olduğu görülecektir.

Farklı dillerin düşünme tarzına etki etmesi kanıtlanamamıştır. Örneğin Almanca konuşanların Türkçe konuşanlardan farklı bir dünya görüşü olduğu savı kesinleşmiş değildir. Ne var ki Almanların farklı bir dünya görüşü vardır ve dilden ziyade kültürün dünya görüşüne etki ettiği daha sağlam bir tezdir. Türkçe örneğinden gördüğümüz kadarıyla yaşantılar dile yansımaktadır. Türkçe örneğinden gördüğümüz başka bir husus da dildeki yapının düşünce yapısını değiştirmediğidir. Sonuç olarak dillerdeki farklılıkların düşüncede farklı dünyalara yol açacağı iddiası Türkçeden örneklerle çürütülmektedir.

Kaynakça

Banarlı, Nihad SamiTürkçenin Sırları, Kubbealtı Neşriyatı, 2007.
Boinod, Adam Jacot deCultural Vocabularies, https://www.theguardian.com/education/2014/apr/29/what-vocabularies-tell-us-about-culture Erişim tarihi:11.10.2017.
Chomsky, NoamLanguage and Mind, Cambridge University Press, 2006.
Derman,Giray SaynurSibirya Türkleri Üzerine Genel Bir Değerlendirme, Siberian Studies (SAD) 2016, Cilt 4, Sayı 9, Volume 4 , Number 9.
Deutscher,GuyThrough The Language Glass, Metropolitan Books, 2010.
Duralı, TeomanKutadgubilig- Türkçenin Felsefe Bilim Sözlüğü, Dergah Yay., 2013.
Eminoğlu, HaticeTarihî Lehçelerden Günümüze At Donları ve Nişane Adları, Turkish Studies – International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9 Summer 2013, p. 1371-1412.
Erenoğlu, DilekKaşkay Türklerinde Sosyal Tabakalaşma, Turkish Studies – International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 6/4 Fall 2011, p.123-137.
Fairchild, Kristen,“Dystopian Language and Thought: The Sapir-Whorf Hypothesis Applied to Created Forms of English” (2014). Student research. Paper 7, s.8.
Gumperz, John J. -Stephen C. Levinson,Linguistic Relaticity Re-Examined, Cambridge University Press, 1996.
Lewis, GeoffreyTrajik Başarı, Gelenek Yayıncılık, 2004.
Niemeier, Susanne- Rene Dirven, Evidence For Linguistic Relativity, John Benjamıns Publıshıng Company, 2000.
Tuna,  Osman Nedim “Altay Dilleri Teorisi”, Türk Dünyası El Kitabı, TKAE Yay., 2. Baskı, C. 2, Ankara, s. 7-58, Ankara 1992.
Underhill James W. Humboldt, Worldview and Language , Edinburgh University Press, 2009.
Vardar, BerkeAçıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Multilingual Yay., 2002.
Vardar, BerkeDilbilimin Temel Kavram ve İlkeleri, Türk Dil Kurumu Yayınları, 1982.

[1] Türk dili öğretmeni- Hezarfen Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi/Pendik, doktora öğrencisi-İÜ Felsefe

[2] Berke Vardar, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Multilingual Yay., 2002, s. 51.

[3] James W. Underhill, Humboldt, Worldview and Language , Edinburgh University Press, 2009, s. 148

[4] John J. Gumperz, Stephen C. Levinson, Linguistic Relaticity Re-Examined, Cambridge University Press, 1996, s.4.

[5] James W. Underhill, a.g.e., s. 149.

[6] John J. Gumperz, a.g.e., s.1.

[7] James W. Underhill, a.g.e., 30.

[8] Susanne Niemeier- Rene Dirven,  Evidence For Linguistic Relativity, John Benjamıns Publıshıng Company, 2000, ix.

[9] Noam Chomsky, Language and Mind, Cambridge University Press, 2006,  s.170.

[10] John J. Gumperz, a.g.e., s.177.

[11] Guy Deutscher, Through The Language Glass, Metropolitan Books, 2010, s. 6.

[12] Kristen Fairchild,  “Dystopian Language and Thought: The Sapir-Whorf Hypothesis Applied to Created Forms of English” (2014). Student research. Paper 7, s.8.

[13] Berke Vardar, Dilbilimin Temel Kavram ve İlkeleri, Türk Dil Kurumu Yayınları, 1982, s. 12.

[14] Teoman Duralı, Kutadgubilig- Türkçenin Felsefe Bilim Sözlüğü, Dergah Yay., 2013, s. 435

[15] Teoman Duralı, a.g.e., s. 458.

[16] Adam Jacot de Boinod, Cultural Vocabularies, https://www.theguardian.com/education/2014/apr/29/what-vocabularies-tell-us-about-culture Erişim tarihi:11.10.2017.

[17] Hatice Eminoğlu, Tarihî Lehçelerden Günümüze At Donları ve Nişane Adları, Turkish Studies – International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9 Summer 2013, p. 1371-1412, s.1371.

[18] Giray Saynur Derman, Sibirya Türkleri Üzerine Genel Bir Değerlendirme, Siberian Studies (SAD) 2016, Cilt 4, Sayı 9, Volume 4 , Number 9, s. 18.

[19] Dilek Erenoğlu, Kaşkay Türklerinde Sosyal Tabakalaşma, Turkish Studies – International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 6/4 Fall 2011, p.123-137, s.127.

[20] Nihad Sami Banarlı, Türkçenin Sırları, Kubbealtı Neşriyatı, 2007, s.22.

[21] Geoffrey Lewis, Trajik Başarı, Gelenek Yayıncılık, 2004, s. 17.

[22] Osman Nedim Tuna,  “Altay Dilleri Teorisi”, Türk Dünyası El Kitabı, TKAE Yay., 2. Baskı, C. 2, Ankara, s. 7-58, Ankara 1992. s.10.

2017 Türk dili yılı makale yarışması İstanbul 2.si olan makaleninyeniden yayımıdır.

https://turk.cafe/linguistic-relativity-and-turkish-language/ adresinden makine yardımı ile çevrilmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir