Turgut Cansever kimdir?
Bilge mimar Turgut Cansever Antalya’da doğmuştur. Okul çağına gelmeden buradan ayrılmış ve bir Türk mimarın yaşaması gereken Ankara, Bursa ve İstanbul gibi şehirlerde gayriihtiyari yaşamıştır. Onu bilge yapan memleketin hayatıdır, o da bu hayatı mimariye dönüştürmüştür.
Ataları üç yüz yıl önce Orta Asya’dan Edirne’ye göçmüş, buradan da İstanbul’a taşınmıştır. Babası Hasan Ferit Cansever(1891, İstanbul- 1969, İstanbul) Türk Ocağı’nın kurucularındandır. Tıbbiye mezunu Hasan Ferit Osmanlı vilayetlerinde hekimlik yapmış, milli mücadele döneminde Antalya’da il sağlık müdürü olmuştur. Turgut Cansever 12 Eylül 1920’de burada doğmuştur.
Babasının memuriyeti nedeniyle ülkemizi gezedurmuştur. İlkokula Ankara’da başlamış, Bursa’da devam etmiştir. Çocukluğunun Bursa’sını şiir gibi bir şehir olarak hatırlamış ve halkın şehrine sahip çıkmasını övmüştür. İlkokulu bitirip İstanbul Galatasaray Lisesi’ne kayıt yaptırmış, ancak hastalanınca bir yıl ara vermiştir. Hasta geçen bir yılı değerlendirmiş, ressamlığa merak salmıştır. Bursalı ressam Murtaza Bey’den baktığını görmeyi öğrenmiştir.
Galatasaray Lisesi’nde yatılı okurken ailesi 1933’te İstanbul’a taşınmıştır. Beyazıt Medresesi’nin kuzeyinde bir konakta yaşamaya başlamışlardır. Okula gündüzlü devam etmiştir. Beyazıt’tan Marmara’yı ve Beyazıt Meydanı’nı gözlemlemiştir. Her gün Beyazıt Meydanı’ndan geçerek okula, kahveye ve İstanbul’u resmetmeye gitmiştir.
İlk resim sergisini on beş yaşında açmıştır. Usta isimlerden resim görgüsünü artırmış ve sergiler açmaya devam etmiştir. Ney dersleri almış, Fransızca ve Farsça öğrenmeye çalışmıştır. Turan Güneş, Turhan Feyzioğlu, Emin Ülgener ve İlhan Usmanbaş gibi arkadaşları ile meslek tartışmaları yapmışlardır. 1940’ta günümüzde Mimar Sinan Üniversitesi adıyla bilinen Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin mimarlık bölümüne girmiştir. Aslında resme ve müziğe tutkun olmasına rağmen babasının ısrarıyla mimarlığı seçmiştir. Neyse ki bölüm hocalarından Sedad Hakkı Eldem’in derslerindeki şiirsellik ve anlatımın berraklığı kendisine mimarlığı sevdirmiştir.
Hocasının teklifiyle aynı bölümde asistan olmuş, akademik çalışmalarda bulunmuştur. Sanat tarihçisi Ernst Diez’in derslerini takip etmiş, onun danışmanlığında doktora yapmıştır. 1949’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nde Selçuk ve Osmanlı Mimarisinde Üslup Gelişmeleri: Türk Sütun Başlıkları adıyla doktorasını tamamlamıştır. Ülkemizde ilk sanat tarihi doktorası olarak kayda geçen bu eserde Türk mimarisinin Yunan, Roma, doğu ve İslam mimari anlayışlarıyla sürekliliği ve Osmanlı sanatının kendi içindeki bütünlüğü vurgulanmıştır.
1950-51 yıllarında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmıştır. 1960’ta Modern Mimarinin Temel Meseleleri teziyle doçent olmuştur. Marmara Bölgesi Planlama Teşkilatı başkanlığı, İstanbul Belediyesi Planlama müdürlüğü ve ODTÜ Mimarlık Fakültesi diploma projesi yöneticiliği yapmıştır. 1974’te İmar ve İskân Bakanlığı danışmanlığı, 1974’te ise İstanbul Metropol Planlama Dairesi başkanı, 1974-77 arasında Avrupa Konseyi Türk delegasyonu üyesi, 1975-80 arasında İstanbul Belediyesi’nde planlama danışmanı olarak bulunmuştur.

Antalya’da 130 yılında yapılan Hadrian Kapısı ile 1991’de yapılan Karakaş Camisi karşı karşıyadır. Kapı Türk surları ile çevrelenmişken, cami beylikler döneminden kalmış gibi çok uluslu ve birleştiricidir. Şehirdeki ezici modernitenin ortak mağduriyetinde zamanı bekleşirler. Caminin mimarı Turgut Cansever’in zamanı taşıyan, kendinden olana sahip çıkan ve yalnızca güzellik için harekete geçen tutumu eserinde simgelenmiştir. Diğer tüm eserleri gibi, dünyadaki güzelliği keşfetmeye çağırır.
İstanbul Metropolitan Planlama Çalışmaları’nda başkan, Ege Bölgesel Planlama Çalışması’nda yönetici, Ankara Belediyesi’nde danışman olmuş, çarpık kentleşme sorunlarının çözülmesi ile deprem sonrası mimari müdahalelerde görev almıştır. Kamudaki çalışmalarının dışında özel projeleriyle de dikkat çekmiştir. İslam toplumu içindeki mimari eserleri ödüllendiren Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü üç kez alarak görülmemiş bir başarıya imza atmıştır. TBMM Üstün Hizmet Ödülü(2007) ile Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü(2008) başta olmak üzere çok sayıda ödülü; Ağa Han Mimarlık Ödülü(1983) başta olmak üzere jüri üyelikleri ve danışmanlıkları vardır. Türkiye’de arşiv belgesi niteliğinde malzemeye dayanarak yapılmış ilk dünden bugüne mimar sergisi olan Turgut Cansever: mimar ve “Düşünce Adamı” adlı sergi başta olmak üzere sanatçının adına çok sayıda anma, bilgi şöleni ve organizasyon gerçekleşmiştir.
Mimari eserlerinden bazıları 1980 Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü aldığı Türk Tarih Kurumu(1967), Ertegün Evi(1971) 1992 Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü aldığı Demir Tatil Köyü(1990) başta olmak üzere Karatepe Açık Hava Müzesi(1957), Büyükada Anadolu Kulübü(1957), Karatepe Açıkhava Müzesi(1961), Nuri Birgi Evi(1968), Çürüksu Yalısı Restorasyonu(1971), Sualtı Arkeoloji Enstitüsü(1983), Ataç Evi(1989), Karakaş Camisi(1991) sayılabilir.
Yazdığı kitaplar çağdaş Türk mimarisinin başucu eserlerinden olmaya devam etmektedir. İslam’da Şehir ve Mimari (2006), Mimar Sinan (2006), Konutlar Villalar / Toplukonut ve Siteler / Yenileme Çalışmaları Yapı’dan Seçmeler 1 (1999), İstanbul’u Anlamak – Bütün Eserleri 3 (1998), İslam’da Şehir ve Mimari – Bütün Eserleri 2 (1997), Kubbeyi Yere Koymamak, Konuşmalar – Bütün Eserleri 1 (1997), Ev ve Şehir (1994), Şehir ve Mimari (1992) adlı eserlerinde genellikle çağlar boyu süregelen mimari mirasımızın habercisi olmuş, tarihten ve varlıktan çıkardığı dersleri dünyayı güzelleştirme yolları olarak sunmuştur.
Mimari, edebi ya da şahsi eserlerinde güzelleştirme anlayışını görmek mümkündür. Onun eserlerinde küçüğün güzelliği ile rızanın, hakikatin, takvanın yüceliği göze çarpar. Yanlış yapmamak yoluyla ihlas edinmek, zühdün önemi gibi tartışmalar ve çevresine küçük düşmeyen, ancak çevresinin büyüklenmesine de aldanmayan bir anlayış görürüz.
Ona göre mesaj insanı gütmemeli, mesaj veriliyorsa bu sadece harekete geçirip kendi doğrularını bulmayı sağlayacak şekilde olmalıdır. İnsanı etkileyen ve yönlendiren mimari biçimler yerine tarafsız, doğru, vakur, az sesli; fakat güzel şeyler söyleyen, dünyayı güzelleştiren bir mimari oluşturulmalıdır.

Kâinat Allah’ın düzeni olması niteliğiyle güzeldir. Batının günahkâr insan tasavvurunun aksine, güzel düzenin içinde yer alan insan da güzeldir. Dünyada yapılacak şeyler bu düzeni bozmamalı, güzel oluşturan iradenin esaslarına uymalıdır. Cansever bu düşüncesini “sanatın asıl vazifesi dünyayı güzelleştirmektir” anlamına gelen bir hadis-i şerife dayandırmaktadır.
İnsana öyle güzellikler göstermelidir ki görüntüler bilinçaltında besleyici değerler haline gelmelidir. İnsanlar güzel evler, şehirler ve güzel bir dünya görerek beslenmelidir. Güzellik gösterişli değil, mütevazı olmalıdır. Sadelik ve ağırbaşlılık aracılığıyla saf güzelliğin ortaya çıkarılmasına uğraşılmalıdır.
Onun mütevazı ve muhafazakâr tutumu inşaatta kendisini gösterir. Türk Tarih Kurumu’nu kale şeklinde, kendi içindeki mukaddes hikmeti koruyacak bir muhafaza olarak tasarlamıştır. İnşaat malzemesi de muhafazakâr tutumun belirtisidir. Koyu renkli Ankara taşı ile yapılan binanın içinde Marmara mermeri kullanılmıştır. Mermer döşeme Anadolu kilimleri gibi paralel çizgilidir. Binanın ortasında aydınlanma için bırakılan boşluk, orta sofalı Türk evi planına bağlı kalınarak yapılmış, medreseden de ilham almıştır.
Gençliğinde arkadaşlarıyla buluştuğu, içinden geçip okula gittiği Beyazıt Meydanı 1958 yılında onun elinden geçmiştir. Mimarımız anlayışını burada da göstermiş, tarihi ve üniversiteyi taşıyan bu meydanı karayolu trafiğinden kurtararak bütünlüğü sağlamaya çalışmıştır. Beyazıt Meydanı Düzenleme Projesi ülkemizin ilk büyük ölçekli yayalaştırma projesi olmakla birlikte kültür yıkımına karşı kültürün muhafaza edilmesinin de sembolüdür. Yayalaştırma aslında kadim Bayezid Camisi ile modern yapılar arasındaki tezadı ve külliyenin modernite tarafından işgalini can havliyle önleme çabasıdır. İlber Ortaylı hayran olduğu Cansever’e gelene kadar meydanın berbat edilmiş olduğunu ifade ederek mimara yöneltilen eleştirileri karşılamıştır.
Cansever eserlerinde sık sık İstanbul’un güzelliğinden bahseder. Modernleşme dönemindeki ihmalinden de ibretlik örnekler verir. Geleceğe dair bir de uyarısı vardır. Hâlihazırdaki yapı stokunun felaket olacağını dile getirir. 2000’lerde İstanbul’un çoğunluğu mühendis ve mimar katkısı olmayan binalarda oturmaktadır ve son yirmi yıl harici yapılan binalarda nitelikli beton bile yoktur.
Cansever’e göre her medeniyetin kendini yansıtan şehir anlayışı vardır. Bir Müslümanın şehri de Avrupa medeniyetinin aksine gösterişten uzak, mahrem, gözü ve anlayışı hapsetmeyen, ötekine saygılı bir yapıda olmalıdır. Ne var ki bu amaçtan modern zamanlarda uzaklaşılmıştır. İslam sanatının tevhit esaslı üslubunun Türk evinin hareketli, kendini yenileyebilen otağ yapısı ile buluştuğu Osmanlı mimarisi gereken ilgiyi görmemektedir. Avrupa aydınlarının imrendiği, gelenlerin bir daha gelmek istediği bu anlayışın yok edilmesi kabul edilemez.
Kendi anlayışına göre değil de başkasına yönelik yapılan modern binalar şahsiyetsizlik ve teslimiyet göstergesidir. Türk halkı öncelikle kendi düşüncesinin ve büyük bir mirasının olduğunu fark etmeli, daha sonra bunu açığa çıkarmaya uğraşmalıdır.
Cansever seküler bir çevrede yetişmiş ve İslami duyarlılığa sahip olmuştur. Bu toprakların farklılığını ve hayatın tezadını tecrübe etmiştir. Çevresinde her kesimden insan bulunmuş, her kesimden güzelliği algılamaya gayret etmiştir. Felsefeye de hadis ilmine de dikkat kesilmiştir. İbni Arabi’den bahsettiği kadar Nietzsche’den de bahsetmiştir. Bergson ve Kant’tan da hiç geri durmamıştır.
Mimariyi ve tüm sınırları aşan bir sanatçı olan Turgut Cansever’e ne yaşadığı dönemde, ne de yaşamından sonra gereken ilgi gösterilmemiştir. 22 Şubat 2009’da, 89 yaşında vefat ettiğinde kendisini yaşatacak eserler bırakmıştır. Bu sayede insanlar evin ve şehrin güzel şeklini ondan ilelebet öğrenebilecektir.
Kaynakça
- Beşir Ayvazoğlu, Dünyayı Güzelleştirmek- Turgut Cansever’le Konuşmalar, TİMAŞ Yayınları, 2016.
- Turgut Cansever, Kubbeyi Yere Koymamak, TİMAŞ Yayınları, 2016.
- Turgut Cansever, İslam’da Şehir ve Mimari, TİMAŞ Yayınları, 2016.
- Halil İbrahim Düzenli, Turgut Cansever (1920-2009), İslam Araştırmaları Dergisi, S. 22, 2009, ss.160-181.
- Ufuk Demirgüç, Mimarlıkta Eleştirel Bölgeselcilik Ve Turgut Cansever, yüksek lisans tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, 2006.
Yayımlanmış dergi yazısının tekrar yayınıdır. Kaynak: Bilge Mimar Turgut Cansever, Ebabil dergisi, Bahar 2018, ss.92-95.
Ayrıca Bakınız
https://turk.cafe/turgut-cansever-on-turkish-architecture/ adresinden makine yardımı ile çevrilmiştir.