Türkiye ve Pakistan’ın kimlik krizi

Türkiye ve Pakistan’ın kimlik krizi

Kendini bilmek tüm bilgeliğin başlangıcıdır.

Aristoteles, Yunan filozofu

Türkler kimlerdir? Sözlük tanımında Türk şu anda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Rum ya da Ermeni olmanız fark etmeksizin Osmanlı İmparatorluğu’nun tebaası olsaydınız; size Türk denirdi. Avrupa açısından bakıldığında “Müslümanlar” Türktü. Ortaçağda Türk farklı tipte bir insandı; Batılı tarzı takım elbiseli günümüz insanları veya iki yüzyıl önceki kaftanlı ve entarili Osmanlı erkekleri değil. Atlı yarı göçebe insanlardı. Türk, kelimenin tam anlamıyla “göçebe” anlamına geliyordu. Aynı zamanda çoğu durumda “asker” anlamına geliyordu. Orijinal adınızın yanında bir Türkçe adınız varsa, savaşçı sınıfına aitsiniz demekti. İsimler, fantezilerimizin aksine dinamik anlamlara sahiptir.

Şimdiye kadar çok şey oldu, “Türk”ün sayısız tanımı oldu. Şimdilerde Türkiye vatandaşı demek ama Türkiye’de bu anlam aynı mı? Tam olarak değil. “Türk” kelimesinin mitik, kendini öne süren bir kimliği vardır. Tıpkı Türkçe konuşan Babur’un Cengiz Han’dan geldiğini iddia ederek devletine Babürler denmesi gibi. İsim, rakipler arasında korku uyandırmak için politik bir seçimdir. Türkler de Moğollar gibi savaşçı oldukları için korkulan bir isim olmuştur.

“Kendine aşık olanın rakibi olmaz.”

Benjamin Franklin


Babürler, Hint-Pers devleti ve Hint halkından oluşuyordu. Yönetici seçkinler, zamanla Hint kültürü içinde erimiş olsalar da, göçebe Türk savaşçılardı. Türkiye’nin Osmanlı ataları da göçebe Türk savaşçılarıydı, yine zamanla çözülerek efsanevi kimlikleriyle hiçbir benzerliği olmayan bir Anadolu karışımına dönüştüler. Aslında, bu devletlerin her ikisi de göçebelerin altını oydu.

Modern Pakistan ve Türkiye devletleri, yanlış kimliklere sahip olan Babürlerin ve Osmanlıların halefi devletleri olduklarını iddia ediyorlar. Pakistan ve Türkiye yakın müttefikler ve kimlik anlayışlarında benzerler. Ayrıca düşüşte ve modern dünyaya karşı mücadelede de benzerler. İki ülke bize kimliklerinde sorun olduğunu gösteriyor. Ne de ataları, ne de atalarının düşündükleri gibi değillerdi. Eski Orta Asya’nın efsanevi figürleri bir süre işe yaradı, ancak şu anda meyve vermiyor.

Her ne çaba sarf edilirse edilsin, fiziksel olarak değil, bilgisel olarak somut zeminler üzerinde durulmalıdır. Gerçekler olmadan bilgi inşası ayakta kalamaz, düşüş kaçınılmaz görünür. Problem çözmenin başlangıcı teşhis etmektir. Tanımlayın, doğru teşhis edin, sonra çalışmaya devam edebiliriz. Aksi takdirde, bir imparatorluk kaybedersiniz ve gerçek kimliklerin hizmetkarı olmaya çalışırsınız.

Çözüm, doğru bir şekilde tanımlamakla başlar. Yerde durmadan katları inşa edemeyiz. Efsaneleri bırakmalı ve fantezilerimizin gerçek olmadığını anlamaya başlamalıyız. Bu devletlerin bina temeli göklerdedir, onlara yerde ihtiyacımız var. Bunlar Anadolu ve Hindistan ülkeleridir. Yapılacak ilk şey, gerçek benliği kabul etmek ve ardından her zamankinden daha iyi kimlikler oluşturmaya devam etmektir.

Ben ne Hristiyan, ne Yahudi, ne Mecusi, ne de Müslümanım.
Doğulu değilim, Batılı değilim, karadan değilim, denizden değilim;
Ben Doğa’nın avından değilim, yukarıda dönen cennetten de değilim.
Ben topraktan, sudan, rüzgardan ya da ateşten yaratılmadım;
ne Arş’ın, ne halının, ne kozmosun, ne mineralin.
Hindistan’dan, Çin’den, Bulgaristan’dan, Türkistan’dan değilim;
Ben iki Irak ülkesinden de değilim, Horasan topraklarından da değilim.
Ne bu dünyadanım, ne ahiretten, ne cennetten, ne de cehennemden;
Ne Adem’den, ne Havva’dan, ne Aden’den, ne de Rızvan’dan.
Yerim Yersiz, izim İzsiz;
Bu ne bedendir ne de ruh, çünkü ben bizzat Sevgiliyim.
İkiliği bir kenara attım, iki dünyayı bir olarak gördüm;
Birini ararım, Birini bilirim, Birini görürüm, Birini söylerim.

Mevlana

https://turk.cafe/the-identity-crisis-of-turkiye-and-pakistan/ adresinden makine yardımıyla çevrilmiştir.

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir