Sivil milliyetçilik ya da demokratik milliyetçilik devlete bağlılığı esas alan bir milliyetçilik türüdür. Etnik kökene veya kültüre dayalı milliyetçilikten farkı etnosentrik bir bakıştan değil politik sınırlar içindeki milli kimliğin faydalarından ileri gelmesidir. Devlet içinde bir üst kimlik ihtiyacının olması, demokratik kurumların çalışması için böyle bir kimliğin faydalı olması ve etnik köken tartışmalarını önlemesi açısından gittikçe önem kazanan bir anlayıştır. Liberal milliyetçilik ve devlet milliyetçiliği gibi kolları vardır. Anayasal milliyetçilik kavramına da benzer.

Türkiye açısından avantajı
Halil İnalcık 2009’daki Teke Tek mülakatında Türk halkının Anadolu’da yeni bir millet oluşturduğunu, etnik ayrılıklara düşerse parçalanıp yok olacağını söyler. 19. yüzyıldan gelen etnik teorilerin bir geçerliği kalmamıştır. 21. yüzyılda her birey uluslararası ilişkilerde hangi kimliğe sahipse onunla yargılanmaktadır. Bunun bir kanıtı COVID-19 sürecinde kişilerin etnik kökenleriyle değil pasaportları ile yargılanmasıydı. Etnik, kültürel, ahlaki kurallardan bile daha üstte devletlerin anayasaları yer almaktaydı ve etnik kökeni esas alan anayasalar artık söz konusu bile değildir. Zira etnik köken kurgusunun bir geçerliği de kalmamıştır.
Türkiyecilik Türkçülüktür diyebiliriz.
Türkçülük teriminin Türkiye’deki sivil hakların ve özgürlüklerin yüceltilmesi için kullanılmasında bir engel yoktur. Zira TC. Anayasası’na göre vatandaş olan herkes Türk’tür. Türk adını kullanan başka devlet olmadığına göre, bu topraklarda yaşayan kişilerin milliyetçiliği anlamında Türkçülüğü kullanmak gerekir. Bir üst kimlik olarak neden aynı zamanda belli bir etnik kökenin adını seçtiğimiz sorusuna gelince de, pratik olmasını verebiliriz. Sadece ses sembolü olarak farklı olması için o kadar büyük bir zahmete katlanmaya kalkışmayız. Üstüne üstlük Türk kavramının diğer etnik kökenlerin aksine, tarih boyunca böyle bir karşılığı olmuştur. Türk’ün etnik köken olarak kullanıldığı bir dönem yoktur. Orhun Abideleri’nde Türk adının yalnızca Bilge Kağan çevresindeki Türk ili için kullanılması ve diğer Türk boylarının dışlanması ile başlar ve günümüzdeki anayasal Türklüğe kadar devam eder.
Kimilerine göre devletin de milliyetçisi olmamalı, sivil haklar bile ideolojiye dönüşmemeli. Ne var ki insanoğlu ideolojik- politik bir çerçeve olmadan dünyayı algılamakta zorlanır. Kendisi bir kültürün ürünü olmakla doğal olarak yanlı bir bakış açısına sahiptir. Sivil hakları, özgürlüğü, insanlığı böyle bir politika olmaksızın yetiştirmek savunmasız bırakmak anlamına gelebilir. Bu yüzden en azından ideal-ütopik düzlemlere geçişte jingoizm, ırkçılık, ırksal üstünlüki şovenizm, etnik milliyetçilik, etnosentrizm basamaklarından daha üstte olduğunu söylemek gerekir.